Geçenlerde liseden bir arkadaşımla eve dönüyorduk. İstanbul malum; her yer apartman, gökdelen… Rantiye olmaktan falan konuştuk, sonra arkadaşım dedi ki; “Bir de ekonomide böylesine bir kriz varken nasıl tüm restoranlar, kafeler dolu olur diye yorumlar yazılıyor, haberler yapılıyor. Ne gerek var, işte şu süper binaların fotoğrafını koysunlar yeter… Rantiye bir kesim var, onlar dolduruyor her yeri.”
“Çok haklısın” dedim arkadaşıma… Kendisi ODTÜ mezunu bir mühendis ama ekonomiyle yakından ilgili… Sonra dedi ki; “Ona da gerek yok, gelir dağılımı tablosu var. En zengin yüzde 20’nin aldığı pay 10 yılın rekorunu kırmış. Onu koysunlar, başlığa da ‘İşte tüm mekanların dolu olmasının nedeni bu tablo’ diye yazsınlar.”
2022 yılı sonuçlarına göre oluşturulmuş o tabloyu aşağıya koyuyorum. En zengin yüzde 20 milli gelirin yüzde 49,8’ini alıyor. En yoksul yüzde 20 ise yüzde 5,9’unu… En zengin-en yoksul kesim arasındaki gelir farkı 26,6 kat… 2023 ve 2024’te gelir adaletsizliğinin daha da bozulması çok büyük ihtimal…
TÜİK EN İYİMSERİ, EN ZENGİN YÜZDE 10’UN PAYI YÜZDE 70 DİYEN DE VAR
En zengin yüzde 20’nin yani 17 milyon kişinin yıllık ortalama geliri 26 bin 500 dolar ve bütün bu harcamayı yapanlar, son model otomobili alanlar bu kesim…
Bu resmi kurum TÜİK’in verileri… Farklı kurumlardan çok daha kötüleri var. Örneğin, AB İstatistik Ofisi Eurostat’a göre, Türkiye gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa’da 36 ülke içinde ilk sırada yer alıyor. Dünyadaki 130 ülke içinde ise 28. sırada bulunuyor.
İsviçreli Credit Suisse ve UBS tarafından yayımlanan verilere göre ise, en zengin yüzde 1’lik kesim ülkedeki servetin yüzde 39,5’ini alıyor. Türkiye bu kritere göre Avrupa’da servet dağılımı adaletsizliği listesinde ilk sırada yer alıyor. En zengin yüzde 5 ise servetin 59,2’sini ve en zengin yüzde 10 ise yüzde 69,8’ini alıyor.
Uluslararası akademisyenlerin oluşturduğu Dünya Eşitsizlik Veritabanı (WID) adlı siteye göre ise, en zengin yüzde 10’un payı yüzde 51.7… (TÜİK ise “en zengin yüzde 10’un payı yüzde 35” diyor.)
RANT PEŞİNDE KOŞAN BİR TOPLUM OLDUK
Türkiye’de rantiyenin payı giderek artıyor. Bir rant ülkesi olduk ve sürekli rant yaratıyoruz. Yeni gayrimenkuller, fiyatı şişen evler, arsalar, rekor kiralar, nefes almadan yükselen borsa, kur korumalı mevduat uygulaması vd. Ayrıca; ballı krediler, vergi afları ve devletin istediğine verdiği ihaleler ile beslediği yandaş şirketler…
Sonuç olarak; rant ve faizle geçinenlerin keyfi yerinde ancak orta direk ve alt sınıflar eriyor. Ekonomistlerin deyimiyle, Türkiye giderek daha çok oranda rant peşinde koşan (rent-seeking) bir toplum haline dönüşmüş durumda…
EN YÜKSEK BİREYSEL SERVET ARTIŞI TÜRKİYE’DE
Sadece Türkiye’de değil, dünyada birçok ülkede gelir adaletsizliği artıyor. Süper zenginler yaratıldı ve bunlar daha da zenginleşirken, orta ve alt sınıfların payı azalıyor.
Bu konuda iki yeni rapor Temmuz başında yayımlandı. İsviçre bankası UBS’nin 2024 Küresel Servet Raporu’na göre, 2023’te en yüksek bireysel servet artışı yüzde 157 ile Türkiye’de oldu. Türkiye’deki bireysel servet artışının 2028’e kadar yüzde 43 daha artması bekleniyor ve Türkiye 2028 sıralamasında Tayvan’ın ardından ikinci olacak.
Boston Consulting Group’un (BCG) raporunda ise, küresel net servetin önemli ölçüde büyüdüğü, süper zengin sayısının giderek arttığı, en çok artışın ABD’de olduğu, küresel milyarderlerin sayısının önümüzdeki beş yıl içinde artmaya devam edeceği de vurgulanıyor.
KÜRESEL NET SERVET TOPLAM 73 BİN SÜPER ZENGİNİN ELİNDE
Dünya çapında 73 bin süper zenginin elinde yoğunlaşan küresel net servet, 2023’te yüzde 4’ten fazla artarak 400 trilyon Euro’nun üzerine çıktı. Dünya çapındaki finansal varlıklar (nakit para, tahviller, hisse senetleri ve yatırım fonları ile emeklilik fonları) yüzde 7 artarak 231 trilyon Euro’ya ulaştı.
En çok süper zengine (26.000) ev sahipliği yapan ABD. Onu 8.300 süper zengin ile Çin izliyor. Almanya 3.300 süper zengin ile üçüncü sırada…
Ama buna karşılık Almanya’da yoksulluk oranı artık yüzde 20’nin üzerine çıkmış durumda, çocuk yoksulluğu da rekor seviyede…
Sadece Almanya değil, çoğu gelişmiş ülkede bile ücretlilerin milli gelir pastasından aldığı pay giderek azalıyor. Onun için Fransa’daki son seçimlerde, Macron iktidarına karşı halk aşırı sağı da elinin tersiyle iterek sosyalist solu birinci yaptı. İngiltere’de 14 yıllık Muhafazakar Parti iktidarı sona erdi ve İşçi Partisi iktidarı aldı.
GİTTİKÇE BOZULAN GELİR DAĞILIMI VE ARTAN YOKSULLUĞA KARŞI SERVET VERGİSİ
Gittikçe bozulan gelir dağılımı ve artan yoksulluk karşısında dünyanın gündeminde –ve tabii Türkiye’nin- servet vergisi var.
Menkul ve gayrimenkul mallar, para ve alacaklar üzerinden alınan bir vergi olan Servet Vergisi, sürekli bir vergi değil, her zaman alınmıyor. Ülkenin ve ekonominin sıkıntılı dönemlerinde başvuruluyor.
Son yıllarda artan eşitsizlikler nedeniyle yoğun biçimde tartışılıyor ve uygulamaya geçen ülkeler var. Avrupa Birliği’nde bazı ülkelerde zenginlerden daha fazla vergi almayı amaçlayan politikalar üzerinde çalışılıyor.
İSPANYA, NORVEÇ VE İSVİÇRE UYGULUYOR
Net servet vergisini sürekli uygulayan ülkeler İspanya, Norveç ve İsviçre.
İspanya, 700 bin Euro’yu aşan net varlıklar için uyguluyor ve oranlar bölgeden bölgeye değişiyor. Norveç ise, bireylerin net servetlerine yüzde 0,85 civarında vergi uyguluyor. İsviçre’de her kantonun farklı vergi oranları ve muafiyetleri var, oranlar genellikle yüzde 0,3 ile 1 arasında değişiyor.
Kısmen servet vergisi uygulayan ülkeler ise Kolombiya, Belçika, Fransa, İtalya ve Hollanda.
Fransa, 2017 yılına kadar “Impôt de Solidarité sur la Fortune” (ISF) adı verilen bir servet vergisi uyguluyordu. Bu vergi, 1.3 milyon Euro’nun üzerindeki varlıklar için geçerliydi. Macron yönetimi, ISF’yi kaldırdı ve yerine gayrimenkul varlıklarına dayalı bir vergi getirdi.
Hollanda’da servetten elde edilen gelir üzerinden vergi alınıyor. Bu, bir tür dolaylı servet vergisi. Kolombiya’da belirli bir eşiğin üzerindeki servetler için geçici servet vergisi uygulanıyor.
Arjantin de Covid-19 pandemisi sırasında süper zenginlerden tek seferlik bir servet vergisi aldı. Bu vergi, pandeminin ekonomik etkileriyle başa çıkmak için sağlık hizmetleri ve ekonomik destek programlarına finansman sağlamak amacıyla toplandı.
Hindistan’da da servet vergisi 2015 yılına kadar uygulanıyordu ancak kaldırıldı ve yerini yüksek gelirli bireyler için daha yüksek gelir vergisi oranlarına bıraktı.
ABD’de de özellikle bazı Demokrat politikacılar, servet vergisi gibi politikaları desteklemekte. Örneğin, Senatör Elizabeth Warren ve Bernie Sanders, milyarderlerden alınacak yıllık bir servet vergisi önerdiler. Ancak, bu tür politikaların Kongre’den geçmesi zor olabilir.
THOMAS PIKETTY, SÜPER ZENGİNLERE YÜZDE 5/10 ARASINDA SERVET VERGİSİ ÖNERİYOR
Ekonomik eşitsizlik konusunda önde gelen bir ses olarak bilinen, dünyaca ünlü Fransız ekonomist Thomas Piketty de süper zenginlerden alınacak servet vergisi konusunda öneriler sundu. Küresel bir servet vergisi uygulanmasını savunan Piketty, milyarderler ve multi-milyarderler için yüzde 5 ile 10 arasında değişen yüksek oranda yıllık servet vergisi oranları öneriyor. Bu verginin, dünyanın en zengin bireylerinden alınarak gelir eşitsizliklerini azaltmada etkili olacağını savunuyor.
Piketty, ayrıca servetin nesiller arası aktarımını sınırlandırmak için yüksek veraset ve intikal vergileri de öneriyor. Piketty’ye göre, bu vergiler büyük mirasların daha yüksek oranlarda vergilendirilmesini ve bu yolla servet birikiminin sınırlanmasını sağlar.
LULA DA SERVET VERGİSİNE ÖNCÜLÜK YAPIYOR
Brezilya Devlet Başkanı Lula de Silva da sosyal eşitsizliklerle mücadele etme hedefi doğrultusunda servet vergisi konusunu gündeme birçok kez getirdi.
Yüksek gelir ve servet sahiplerinin daha fazla vergi ödemesini savunan Lula, mevcut vergi sisteminin adil olmadığını ve zenginlerin vergi yükünün artırılması gerektiğini savunuyor. Süper zenginlerden alınacak vergilerin sağlık, eğitim, sosyal güvenlik ve altyapı gibi sosyal programların finansmanında kullanılacağını belirtiyor.
Lula, servet vergisi gibi konularda uluslararası işbirliğini de teşvik ediyor. Bu doğrultuda, özellikle küresel vergi politikaları ve servet vergisi konusunda önemli görüşleri olan bir başka Fransız ekonomist Gabriel Zucman’ı Şubat ayında Rio de Janeiro’da yapılan G20 Maliye Bakanları toplantısına davet etti.
Küresel ölçekte servet vergisi uygulamasını savunan Zucman, servet birikimlerinin yüksek olduğu ülkelerdeki vergi yükünün arttırılmasını, vergi cennetlerinde biriken servetlerin vergiye tabi hale getirilmesini ve bunun için de uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesini gerektiğini belirtiyor.
ABD’DE BIDEN’IN VERGİ PLANININ AKIBETİ NE OLACAK?
ABD’de ise vergi konusunda önemli bir plan gündemde… Demokratların başkanlık yarışından çekilen adayı Başkan Joe Biden tarafından hazırlanan ve Kongre’de bekleyen yeni vergi planı, yüksek gelirli bireyler ve şirketler üzerindeki vergi yükünü artırmayı hedefliyor.
Büyük ihtimalle yeni başkan adayı olacak Kamala Harris, bu vergi planına desteği konusunda bir açıklama yapmadı. Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump vergi artırımından yana değil, aksine kendi döneminde oranları düşürmüştü, süper zenginler onun vergi indirimleri sayesinde daha da zengin oldu.
Biden’ın akıbeti merak edilen vergi planının ana unsurları şöyle:
- En yüksek gelir vergisi oranı (yıllık geliri 400 bin doların üzerinde olanlar için) yüzde 37’den 39.6’ya çıkacak.
- Yıllık geliri bir milyon dolardan fazla olan bireyler için sermaye kazançları ve temettü gelirleri üzerindeki vergi oranı yüzde 20’den 39.6’ya yükseltilecek.
- Kurumlar vergisi oranı yüzde 21’den 28’e çıkacak. Büyük şirketlere en az yüzde 15 oranında bir minimum vergi uygulanacak.
Tabii ki sadece servet vergisi yeterli olmayacaktır. Kurumlar, gelir ve sermaye kazançları vergilerinde de düzenlemeler gerekiyor. Şurası net; Türkiye’de olduğu gibi çoğu gelişmiş ülkede şirketler ve şahıslar vergiden kaçınma ve çeşitli istisnalar sayesinde vergi ödemiyorlar. Vergi sistemini küresel olarak daha adil hale getirmek ve küresel vergi adaletini sağlamak için çok önemli çalışmalar yapılması gerekiyor.